5 Mart 2014 Çarşamba

Bir konserin ardından(İki dil, bir ah)



Nida ATEŞ... Halk ozanı bir babanın oğlu olarak başladığı müzik serüveninde gönül aşan namelere hayat veren insan... İlk kez iki yıl önce canlı olarak dinlediğimden beri tüm etkinliklerini heyecanla beklediğim ve takip ettiğim sanatçı bu kez Suren ASADURYAN ile gönlümüze kor ateş düşürmeyi başardı.

 Suren ASADURYAN bizim "mey" olarak bildiğimiz saza nefes veren ve adeta tüm benliğini üfleyen bir sanatçı.








Konseri izlerken ortamı fotograflamayı başardım belki....
Ama Erkan OĞUR'un da dediği gibi "müzik görünen bir şey değildir."  Bu yüzden fotograflayamadığım duyguları ve sahneden yüreğimi kuşatan tınıları size yazıyla anlatmaya çalışacağım...

Konser "İki dil, bir ah" konsepti üzerine kurulmuş. Tahmin edeceğiniz gibi Türk ve Ermeni sanatçılar bu coğrafyanın ezgilerini kendi dillerinde değil, gönül dili ile çalıp söylediler....
Anadolu tümüyle bir birikim, bir emekler toplamıdır. Anadolu insanı ile Anadolu tarihi bir bütündür, biri olmadan öteki olamaz, biri anlaşılmadan öteki anlaşılamaz, açıklanamaz. Bu bütünlük, en uzak geçmişten günümüze değin sürüp gelmiştir, sürüp gitmektedir de. Bu bütünün oluşmasında Anadolu'ya gelip yerleşen, Anadolu'dan yolcu olarak geçen, bir süre konaklayan, başka ülkelere göçen komşu ulusların katkıları vardır.
Bu topraklar üzerinde geçmişte, bugünde ve gelecekte yaşayan/yaşayacak tüm insanların bilmesi gereken belki de en önemli şey bizi biz yapan tüm izlerin bir yerde mutlaka birleştiğidir. Turnalar, keklikler, şahanlar gibi gökte süzülen görünür görünmez tüm varlıkların gelip gönlümüze aktığıdır.

"sevginin gücü, güce olan sevgiyi aştığı vakit, insanoğlu aydınlığa çıkacaktır..."




Saygıyla eğil
Uzun uzun saygıyla
Sevgiyle
İçtenlikle
Bu güzel insanlara içsesini sunmaya geldin...
Onlar da seni dinlemeye geldi...
İçine çek onları
En derinden hissedecek kadar içine çek
“İyi”yi hisset...
Fazıl Say, Yalnızlık Kederi / Bir Müzisyenin Notları, 2009

Yurdundan kopup, gönülleri yurt tutanlara...

Diplomatik olmayan notalarla ilmek ilmek gönül bağımızı perçinleyen sanatçılara...bizi iyi hissettiren,bize "iyi"yi hissettiren tüm gönül dostlarına saygıyla...

9 Kasım 2013 Cumartesi

"Fotoğraf görülmek içindir"

Türkiyedeki Sözde "fotoğraf camiası" siteleri ve bu ortamlarda gördüğüm aksaklıklardan bahsetmek istedim. Günümüzde bu fotoğraf camiası bir kaç web sitesi ve dergiden ibaret sanıldığı için bu sitelerde bulunan "Ana sayfa fotoğrafı" ve "Anasayfa fotoğrafçısı", "fotoğraf duayeni" olma statüleri...
Bir fotoğrafçının herhangi bir sitede bilmem kaç kez günün fotoğrafçısı olması o kişinin fotoğraf kariyerine zerre kadar etki etmiyor ki... Ama gel de anlat hadi...
Bu tip sitelerde Ana sayfada bulunanlar genel olarak iki amaçla seçiliyor. Birincisi, belli miktardaki insanların bir çalışmaya ya da fotoğrafçıya "iyi" demesi halinde diğer insanların da bu kişiyi ya da çalışmayı "görmesi" içindi.
İkincisi ise fotoğrafçılıktan çok uzak olan bir sebep. Sitenin hit miktarının yüksek tutulması sağlanarak, sitenin devamlılığını sağlamak...
Ancak görüyoruz ki, insanlar "hak ettikleri için övgü almak" yerine sadece "övgü almak" ile ilgilenmeyi yeğliyor. Bunun kimseye bir zararı yok elbette. Bi yere kadar "eğlencelik" bile sayılabilir elbette. Ancak zaman içinde insanlar bu sanal statüleri o kadar ciddiye alıyor ki, gerçek ustaların karşısına geçip "sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ben filan sitede bilmem kaç kere GF oldum" deme cüretini gösterebiliyorlar. Acı bir gülümsemeyle izliyoruz ancak... Nitekim bir çok ulusal sitemizde bunların zaman içinde yaşandığını görüyor, duyuyoruz. Her insan takdir edilmekten hoşlanır elbette ancak, bir işte çıraksak, bunu kabullenmemiz bizi ileriye götürebilecek en büyük etkendir. Ancak ustaların bizlere yaptığı eleştirilere verdiğimiz yersiz tepkiler sonucu ustalarımız da zamanla bizlerle bu sitelerde çalışmalarını paylaşmaktan vazgeçiyorlar... Bu vazgeçiş bizleri, onların bizlere öğretebilecekleri bilgilerden mahrum kalmamızla sonuçlanıyor malesef...
Hasılı, ne bir fotoğraf sitesinde anasayfalarda bulunmak, ne de herhangi bir sergide çalışmanızın sergilenmiş olması fotoğrafınızı, fotoğrafçı kimliğinizi değerli kılmaz. Bir nevi göze sürme gibi birşeydir bunlar.. Geçici ve ufak hazlar duymamızı sağlar, mutlu olursun ve sonra geçer gider.. Kalıcı olan şey aldığımız bu minik hazlar değil, zaman içerisinde insanların çalışmalarımıza vereceği değer ve çalışmalarımızın günden güne daha iyiye gitmesidir. Fotoğrafta temel prensibiniz "Fotoğraf görülmek içindir" olduğunda ne aldığınız yergiler ne de övgüler size bir zarar vermez, aksine size doğruları ve yanlışları göstererek "daha iyi"ye ulaşmanızı sağlar. Her gün yüzlerce asılı çamaşırlar, börtü böcek fotoğrafları, sümüklü veletler, ihtiyar amcalar teyzeler... Ya da bilindik bir fotoğrafın kopyaları.. Her gün süregelen gereksiz ekipman tartışmaları.. Fotoğraftan ziyade(!) matematik hezeyanları... Aman suya sabuna dokunmayın demeyin lütfen bana... Zaten bu yüzden değil midir isyanlar? Kimse size bunları çekmeyin, şunları çekin diyemez elbette, demiyorum da zaten.. Fotoğraf bir zevktir herşeyin başında... Gönül işidir... Ama ya bireysel yorum? Ya hissiyat? Fotoğraf bir makina işi değil ki... Öyleyse şayet, buyrun vereyim size makinamı da çekin bir Andrej Dragan ya da Jill Greenberg fotoğrafları...
Biliyorum, daha önce de bu konuya değinmiştim... yine değineceğim... Hissetmek, düşünmek gerek fotoğrafta... Paneller, sergiler, ödüller geçer gider... Geriye sadece fotoğraflarınız ve belki de sizin için bir "anı" olan fotoğraflarınız kalır. İçinde hisleriniz yoksa o çerçeveli fotoğrafınızın sokak tabelasından ne farkı kalır?
Bu minvalde, Aslolan "makinanız ve siz"siniz. Gerisi ile fazla meşgul olmamak yapılabilecek en güzel şey olsa gerek.. Sergilerden, web sitelerinden, yarışmalardan; özetle "egolardan" kurtulup, bu tip organizasyonları birer "araç" olarak görebildiğiniz ve "sadece fotoğraf" ile ilgilenebildiğiniz mutlu günlerinize bir an önce kavuşabilmemiz dileğiyle...
Kaynak: Mustafa Kemal Dolaşır
 http://www.fotono1.com/egitim.php?p=2&id=26

Alan derinliği

http://www.fotono1.com/egitim.php?p=2&id=10