28 Temmuz 2013 Pazar

Sinop Cezaevi



Fotograf Sanatı Kurumu'nun(FSK) organizasyonu ile 30 Martta gittim Sinop'a. Daha önce bir kez iş için gittiğimde cezaevini ziyaret edememiştim. Başak'ın yaptığı ziyaretin fotolarından oluşan sunumu izledikten sonra bu gezi benim için altın bir fırsat oldu.

Sinop'taki tek odak hiç kuşkusuz cezaevi idi.

Yaklaşık 3 saatte resmen kan-ter içinde beşyüzün üzerinde bastım deklanşöre. İnanın hepsi parmak izi gibi yapıştı gözüme ve gönlüme.


Cezaevini anlatmaya kelimeler yetmiyor. Ama en çok Sabahattin Ali'nin dizeleri ve nefes verdiği heceleri aklımdaydı. Sanırım bu nedenle Nazım bile aklıma gelmedi soğuk duvarların arasında gezinirken.

Sinop için oldukça sıcak bir günde gezindim koridorlarda ve hücrelerde. Dışarıda terlerken, içerisi en az 8-10 derece daha soğuk gibi hissettim.Yaklaşık iki kış üst üste hiç grip olmamışken, seyahat sonrası ağır bir grip geçirdim. Oradaki mahkumları düşününce benimki solda sıfır tabi.

Fotograflarda Sabahattin Ali'nin hücresini gösterirken araya bir martı ve deniz görüntüsü koymak zorunda hissettim kendimi. Gerçekte hücre deniz görmüyordu. Ama gönlüm buna razı olmadı.
Toplasak üç dört dakika dahi kaldığım hücrelerde nefesimin daraldığımı, kalbimi sıkıştığını söylemek bile abes.
Ankara Ulucanlar Cezaevinin otele dönüşmüş hali ile kıyaslanamayacak derecede, insanın içine işleyen bir mekanı size getirmeye çalıştım.






1 yorum: